SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

KADER BAHSİ

<< 2653 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

16 - (2653) حدثني أبو الطاهر، أحمد بن عمرو بن عبدالله بن عمرو بن سرح. حدثنا ابن وهب. أخبرني أبو هانئ الخولاني عن أبي عبدالرحمن الحبلي، عن عبدالله بن عمرو بن العاص، قال:

 سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول "كتب الله مقادير الخلائق قبل أن يخلق السماوات والأرض بخمسين ألف سنة. قال وعرشه على الماء".

 

{16}

Bana Ebû't-Tâhir Ahmed b. Amr b. Abdillah b. Amr b. Şerh rivayet etti. (Dediki): Bize İbni Vehb rivayet etti. (Dediki): Bana Ebû Hâni' EI-Havlânî, Ebû Abdirrahman El-Hubulî'den, o da Abdullah b. Amr b. Âs'dan naklen haber verdi. (Şöyle demiş): Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)i:

 

«Allah mahlukatın miktarlarını göklerle yeri yaratmazdan elli bin sene önce yazdı. Arşı da su üzerinde İdi.» buyururken işittim.

 

 

16-م - (2653) حدثنا ابن أبي عمر. حدثنا المقرئ. حدثنا حيوة. ح وحدثني محمد بن سهل التميمي. حدثنا ابن أبي مريم. أخبرنا نافع (يعني ابن يزيد). كلاهما عن أبي هانئ، بهذا الإسناد، مثله. غير أنهما لم يذكرا: وعرشه على الماء.

 

{M-16}

Bize İbni Ebî Ömer rivayet etti. (Dediki): Bize El-Mukri' rivayet etti. (Dediki): Bize Hayve rivayet etti. H.

Bana Muhammed b. Sehl Et-Temîmî de rivayet etti. (Dediki): Bize İbni Ebî Meryem rivayet etti. Dediki); Bize Nâfi' (yâni İbni Zeyd) haber verdi.

 

Her iki râvi Ebû Hâni'den naklen bu isnadla bu hadîsin mislini haber vermişlerdir. Yalnız onlar: «Arşı da su üzerindeydi...» cümlesini anmamışlardır.

 

 

İzah:

Ebu Hureyre rivayetini Buhari «Kitâbu'I-Kader»'de; Ebü Dâvud Kitabu's-Sunne»'de; İbn-i Mace, Mukaddime; Nesaî Kitabu't-Tefsir»'de muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir.

 

Abdullah bin Amr (bin el-As) r.a. hadisini tahric edenler ise: Tirmizt, Kader, H.no:2156 (hasen-sahîh-ğarib); Abdullah b. Ahmed b. Hanbel, es-Sünne, 11/387-388, H.no:842; 11/394, H.no:856; Sahih: Müsned, 11/169, H.no:6579; Abd b. Humeyd, 1/136, H.no:343; İbn Hıbbân, XIV/508, H.no:6137; Bezzâr, VI/426, H.no:2456; Beyhaki, l'tikâd, i/136; Deylemi, Fırdevs, IH/208, H.no:4591.

 

Ebû'l-Hasen El-Kâbisi: «Hz. Âdem'le Hz. Mûsa'nın ruhları semâda karşılaşmış ve aralarında münakaşa vuku bulmuştur.» demiş; Kaadî İyâd ise hadîsin zahiri mânâsı kastedilerek her ikisinin şahsen bir yere gelmiş olmaları ihtimâlinden bahsetmiştir. [Filhakika İsrâ hadîsinde Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in Beyt-i Makdis'deve göklerde bütün Nebilerle bir araya gelerek onlara namaz kıldırdığı sabit olmuştur. Kaadi İyâd: «Binâenaleyh şehidler hakkında vârid olduğu gibi, Allah Teâlâ'nın Nebilerinide diriltmesi ihtimalden uzak değildir.

 

Bu hâdisenin Musa (Aleyhisselâm)'ın hayatında cereyan etmiş ol:ması da ihtimal dahilindedir. Allah'dan Âdem (Aleyhisselâm)'ı kendisine göstermesini istemiş ve onunla münakaşa etmiştir» diyor. Haybetin mânâsı mahrum etmek, hüsranda bırakmaktır. Hz. Mûsa: «Bizi mahrumiyete düşürdün... ila ahir» sözüyle Hz. Âdem'in cennetteki memnu ağaçtan yemesine işaret etmiş, bu günâhın sebebiyle cennetten çıkarıldın, sonra biz de şeytanların iğvâsma ve kötülüğe düşmeye maruz kaldık, demek istemiştir.

 

Yed: El, demektir. Bütün sıfat hadîslerinde olduğu gibi, burada da iki vecih vardır. Birinci veçhe göre bu kelime müteşâbihtir. Allah Teâlâ'nın bizim gibi eli yoktur. Yed'i vardır. Biz ancak bu kadarını iman eder, keyfiyetini Allah'a havale eyleriz. İkinci veçhe göre buradaki yed kelimesi kudret diye te'vil olunur. Hadîsdeki takdirden murad da Levhi Mahfuz'a ve Tevrat sahifelerine yazılmasıdır. Hz. Âdem: Allah benim bu suçu işleyeceğimi, beni yaratmazdan kırk yıl önce yazmıştır, demek istemiştir. Nitekim rivayetlerin birinde bu cihet tasrih de edilmiştir. Burada kaderin hakikatini murad caiz değildir. Çünkü Allah'ın ilmi ve takdiri ezelîdir. Onun evveli yoktur. Binâenaleyh şu kadar sene diye tahdidine imkân yoktur. Bu münâkaşada davayı kazanan bütün râvilerin ittifakiyle Hz. Âdem olmuştur. Yalnız bazı kimseler şüzûz göstererek hadîsdeki Âdem kelimesini mansûb okumuşlardır. Bu takdirde Hz. Musa, Âdem (Aleyhisselam)'a galebe çalmış olur. Bunu Hafız Ebû Bekr îbni Hâssa, Mes'ud b. Nasır'dan rivayet etmiş ve bu Mes'ud'un kadere inanmayanlardan olduğunu söylemiştir. İmam Ahmed'in Zührî'den rivayet ettiği bir hadisde: «Âdem ona galebe çaldı.» denilmiştirki: Bu cümle hadîsde hiç bir işgal bırakmaz. Hattâbî: «Hz. Âdem'in Mûsa'ya galebe çalması muahezeyi kaldırması hususundadır. Çünkü insanlardan hiç birinin bununla bir kimseyi muahezeye hakkı yoktur.» diyor. Nevevî'ye göre Hz. Âdem şunu demek istemiştir: «Yâ Musa! Sen bilirsin ki, benim bu suçu işleyeceğim yaratılmamdan kırk sene önce yazılmış ve takdir edilmiştir. Binâenaleyh mutlaka suç işlenecektir. Ben ve bütün mahlûklar çaba göstererek bir zerresini reddetmeye kalkışsak buna gücümüz yetmezdi. Şu halde teni niçin muaheze ediyorsun.»

 

Bir de günahdan dolayı muaheze aklî değil, şer'îdir. Âdem (Aleyhisselam)'ın günahını ise Allah affetmiş, bu suretle ondan muaheze de kalkmıştır. Binâenaleyh onu yine muahezeye kalkışan şeriat karşısında rnağlub olur.

 

Ulemanın beyânına göre Allah'ın miktarları yerle gökleri yaratmazdan elli bin sene önce yazmasından murad; onların levh-i mahfuza yazılması zamanını bildirmesidir. Elli bin sene tabiriyle tahdit değil, çokluk kastedilmiştir. Yoksa asıl takdir değildir. Çünkü az yukarda beyan ettğimiz gibi hakikî takdirin evveli yoktur. Hadîsin son cümlesinden anlaşılan mânâ arş-ı a'lânın yerle gökler yaratılmazdan önce su üstünde bulunmasıdır. Allah her şeye kadirdir.